Prof. Dr. Serbülent Gökhan Beyaz

Latissimus Dorsi Sendromu

Latissimus Dorsi Sendromu

Klinik Sendrom
Latissimus dorsi kası, primer işlevi kolu uzatmak, adduksiyon ve medial rotasyon olan geniş bir kastır; ikincil işlevi derin inspirasyon ve ekspirasyona yardımcı olmaktır. Latissimus dorsi kası T7’nin omurgadan, tüm alt torasik, lomber ve sakral omurların spinöz çıkıntılarından ve supraspinöz ligamanlardan; lomber fasya; posterior iliak krest ve son dört kaburgadan başlar. Kas, humerusun bisipital oluğuna yerleşir ve torakodorsal sinir tarafından innerve edilir. Latissimus dorsi kası; ağır egzersiz veya yukarı-öne ulaşmayı gerektiren hareketler gibi aktiviteler sırasında tekrarlayan mikro travmalara duyarlıdır. Ve bunlar myiofasyal sendroma yol açabilir. Kasın künt travması da, latissimus dorsi miyofasiyal ağrı sendromunu da tetikleyebilir. Miyofasiyal ağrı sendromu, vücudun lokal veya bir bölümünü etkileyen kronik bir ağrı sendromudur. Miyofasiyal ağrı sendromunun olmazsa olmazı, fizik muayenede tetik noktalarının bulgusudur. Bu tetik noktaları genellikle etkilenen vücut bölümünde lokalize olmasına rağmen, ağrı genellikle başka bölgelere yönlendirilir. Bu yönlendirilen ağrı yanlış teşhis edilebilir veya diğer organ sistemlerine atfedilebilir, bu nedenle etkisiz tedaviye yol açabilir. Tetik noktası, miyofasiyal ağrı sendromunun patognomonik bir bulgusudur ve etkilenen kasta yerel bir hassasiyet noktası ile karakterizedir. Tetik noktasının palpasyon veya germe ile mekanik olarak uyarılması, sadece yoğun lokal ağrıya değil, aynı zamanda yansıyan ağrıya da neden olur. Ek olarak uyarılmış kasın istemsiz olarak geri çekilmesi sıklıkla meydana gelir ve aynı zamanda miyofasiyal ağrı sendromunun bir özelliğidir. Kas liflerinin bantları genellikle tetik noktaları palpe edildiğinde tanımlanır. Bu fiziksel bulguya rağmen, miyofasiyal tetik noktasının patofizyolojisi belirsizliğini korumaktadır, ancak tetik noktalarının etkilenen kasın mikrotravmasının sonucu olduğuna inanılmaktadır. Bu travma, tek bir yaralanma, tekrarlayan mikro travma veya agonist ve antagonist kas ünitesinin kronik deşarjından kaynaklanabilir. Kas travmasına ek olarak, çeşitli diğer faktörler hastaları miyofasiyal ağrı sendromu geliştirmeye yatkın hale getiriyor gibi görünmektedir. Örneğin, vücudunu alışılmışın dışında fiziksel aktiviteye maruz bırakan bir hafta sonu sporcusu miyofasiyal ağrı sendromu geliştirebilir. Bir bilgisayar başında otururken veya televizyon izlerken kötü pozisyon da bir yatkınlık faktörü olarak suçlanmıştır. Eski yaralanmalar anormal kas fonksiyonuna neden olabilir ve miyofasiyal ağrı sendromunun gelişmesine yol açabilir. Hasta aynı zamanda kötü beslenme durumundan veya kronik stres ve depresyon dahil psikolojik veya davranışsal anormalliklerden muzdarip olursa, tüm bu risk faktörleri yoğunlaşabilir. Latissimus dorsi kası, özellikle strese bağlı miyofasiyal ağrı sendromuna duyarlı görünmektedir. Katılık ve yorgunluk sıklıkla ağrı ile birlikte bulunur ve bu hastalıkla ilişkili fonksiyonel yetersizliği arttırır ve tedavisini zorlaştırır. Miyofasiyal ağrı sendromu primer olarak veya radikülopati ve kronik bölgesel ağrı sendromları dahil diğer ağrılı durumlarla bağlantılı olarak ortaya çıkabilir. Depresyon dahil olmak üzere psikolojik veya davranışsal anormallikler, sıklıkla kas anormallikleriyle bir arada bulunur ve bu psikolojik bozuklukların yönetimi, herhangi bir başarılı tedavi planının ayrılmaz bir parçasıdır.

Tedavi
Tedavi tetikleyiciyi ortadan kaldırmaya ve etkilenen kası gevşetmeye odaklanır. Ağrı döngüsünü bu şekilde kesintiye uğratmanın hastanın uzun süreli rahatlamasını sağlayacağı umulmaktadır. Kullanılan tedavi yöntemlerinin etki mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır, bu nedenle bir tedavi planının geliştirilmesinde bir deneme yanılma unsuru önem taşır. Lokal anestezik veya salin ile tetik nokta enjeksiyonundan oluşan konservatif tedavi, latissimus dorsi sendromunun ilk tedavisidir. Çoğu hastada altta yatan depresyon ve anksiyete mevcut olduğundan, antidepresanlar tedavi planının ayrılmaz bir parçasıdır. Transkutanöz sinir stimülasyonu ve elektrik stimülasyonu dahil olmak üzere diğer tedaviler, vaka bazında yardımcı olabilir. Bu geleneksel yöntemlere yanıt vermeyen hastalar için botulinum toksini tip A kullanımına dikkat edilmelidir; FDA tarafından şu anda bu endikasyon için onaylanmamış olmasına rağmen, küçük miktarlarda botulinum toksini tip A’nın doğrudan tetik noktalarına enjeksiyonu latissimus dorsi sendromunun tedavisinde başarılı olmuştur.