Prof. Dr. Serbülent Gökhan Beyaz

Küme Baş Ağrısı

Küme Baş Ağrısı

Klinik Sendrom
Küme baş ağrısı, adını baş ağrısının özelliğinden alır. Baş ağrıları kümeler halinde ortaya çıkar ve ardından baş ağrısız remisyon (ağrısız) dönemleri gelir. Öncelikle kadın hastaları etkileyen diğer yaygın baş ağrısı bozukluklarının aksine, küme baş ağrısı erkek hastalarda çok daha yaygındır (Erkek: kadın oranı 5:1). Gerilim tipi baş ağrısı veya migren baş ağrısından çok daha az yaygın olan küme tipi baş ağrısının erkek popülasyonun yaklaşık %0.5’ini etkilediği düşünülmektedir. Küme baş ağrısının başlangıcı yaşamın 20’ li yaşlarda ortaya çıkan migrenin aksine 30 yaşlarının sonlarında veya 40’ lı yaşların başlarında ortaya çıkar. Migrenden farklı olarak küme baş ağrısında aile hikayesi yoktur ve auralı dönem yaşanmaz. Ataklar genellikle hasta uykuya daldıktan yaklaşık 90 dakika sonra ortaya çıkar. Uykuyla olan bu ilişkinin, vardiyalı bir işçi gece uykusundan gündüz uyku saatine geçtiğinde yani diurnal ritim değiştiğinde meydana geldiği bildiriliyor. Küme baş ağrısının ayrıca gün uzunluğundaki mevsimsel değişikliklerle çakışan farklı bir kronobiyolojik paterni izlediği görülmektedir. Bu model, ilkbaharda ve sonbaharda küme baş ağrısının artmasına neden olur.


Belirti ve Bulgular
Küme baş ağrısı, temporal ve retro-orbital yerleşimli olan tek taraflı bir baş ağrısı olarak karakterizedir. Ağrının derinde bir yanma hissi veya yaşam kalitesini düşürücü özelliği vardır. Küme baş ağrısının atağı sırasındaki görülen fiziksel bulgular, pitoz, miyozis, yüz kızarması ve konjunktival enjeksiyondan oluşan Horner sendromunu içerebilir (pitozis-üst göz kapağında, alt göz kapağında yükselme, miyozis-gözbebeğinin küçülmesi). Ek olarak, bol miktarda gözyaşı ve rinore sıklıkla mevcuttur. Göz değişiklikleri tekrarlayan ataklarla kalıcı hale gelebilir. Küme baş ağrısının bir insanın acı çekebileceği en kötü acılar arasında olduğu söyleniyor. Ağrının şiddeti nedeniyle klinisyen, ilacın aşırı kullanımı veya yanlış kullanımı konusunda hastayı yakından izlemelidir. İntihar, uzun süreli tedavi edilmeyen ataklarla ilişkilendirilmiştir. Göz içi basınçlarının ölçümü de dahil olmak üzere oftalmolojik değerlendirme, önemli derecede etkilenen hastalarda endikedir. Küme baş ağrısı, baş ağrısı geçmişi olan hastalarda genellikle klinik nedenlerle teşhis edilir. Migren baş ağrısı sıklıkla küme baş ağrısı ile karıştırılır ve bu yanlış teşhis uygun olmayan tedavi planlarına sebep olur çünkü bu iki baş ağrısı sendromunun yönetimi oldukça farklıdır.


Tedavi
Migren baş ağrısı olan çoğu hasta, beta bloker tedavisi ile iyileşme yaşarken, küme baş ağrısından muzdarip hastalar genellikle daha kişiselleştirilmiş tedaviye ihtiyaç duyar. İlk tedavi genellikle prednizon ile günlük lokal anestezik ile yapılan sfenopalatin ganglion bloklarıdır. Prednizonun makul başlangıç ​​dozu, bölünmüş dozlar halinde verilen 80 mg’dır ve günlük 10 mg doz olacak şekilde azaltılarak kesilir. Baş ağrıları hızlı bir şekilde kontrol altına alınmazsa, sıkı oturan bir maske ile %100 oksijen inhalasyonu eklenir. Baş ağrısı devam ederse ve küme baş ağrısının teşhisi yapılmazsa söz konusu olduğunda, bir lityum karbonat denemesi düşünülebilir. Bununla birlikte, lityum karbonatın terapötik penceresi küçüktür ve bu ilaç dikkatli kullanılmalıdır. Bu tedavilerin etkisiz olması durumunda düşünülebilecek diğer ilaçlar arasında metiserjid, sumatriptan ve sumatriptan benzeri ilaçlar bulunur. Nadir hastalarda, yukarıda belirtilen tedaviler etkisizdir. Bu ortamda, küme baş ağrısının şiddeti göz önüne alındığında ve intihar risk yüksek olduğunda daha agresif tedavi endikedir. Gasser ganglionun gliserol enjeksiyonu veya radyofrekans lezyonu ile yok edilmesi makul bir sonraki adım olabilir. İnatçı küme baş ağrısının tedavisinde vaka çalışmaları, derin beyin stimülasyonunun bir rol oynayabileceğini göstermektedir.